30 Temmuz 2012 Pazartesi

Yiğit BULUT: Toyota ve Carrefour'da 'ayrımcılık' tamgaz


Bundan bir süre önce Toyota ve Carrefour’da inançlarını yaşamak isteyenlere nasıl davranıldığına dair haberler çıktı. İddialar korkunçtu; Toyota’da namaz kılmak isteyenlere baskı yapılıyor, uzman olmadıkları ağır endüstriyel bölümlere atanıyor ve işten ayrılmaları sağlanıyordu. Carrefour’da da durum farklı değildi. Fransa’da “kilise yapımı” için milyonlarca euro bağışlayan Carrefour Türkiye’de Kızılay adına Carrefour kampüsü içinde gönüllü çalışan “inancından dolayı başını bağlayan” bir kızımıza psikolojik baskı ve “bahçemizde dahi bulunamazsın” cezası uyguluyor, aklınca “kızımızdan” kurtuluyordu...


Sevgili dostlar, malesef iddialar sonuna kadar doğru...Bu haftasonu “Toyota’dan  ayrılmak zorunda kalan” ve adının bende kalacağına söz verdiğim bir arkadaşımla buluştum. Anlattıkları insanı ağlatacak kadar dramatik ve korkunçtu.



Birkaç detayı kendi anladığım kadarıyla sizlere aktarmak istiyorum; her şeyden önce fazla işgücü gerektiren bölümlerde fabrika müdürünün işgüzarlığı sebebiyle eksik personel çalıştırılıyor ve bu süreçte bazı arkadaşlar aşırı yük yüzünden kalıcı sakatlıklar yaşıyorlar. Bu arkadaşların hepsi şuan bir daha vücüt gücü ile çalışamayacak hale gelmiş durumda. Fabrika müdürü Orhan efendi sürekli içeride “hacı dedem” vurgusu yaparken işçilere “içki içmiyor musun”- “namaz mı kılıyorsun yoksa” şeklinde baskı yapıyor, aklınca namaz kılanlarla dalga geçiyor, dört duvar arasındaki hakimiyetini din düşmanlığına kadar vardırıyor ! İş bu kadarla da kalmıyor, namaz kılanlar en ağır işlerde çalışmaları için sürekli yer değiştirilirken, namaz kılmak için kullandıkları seccade ve diğer malzemeler onların ardından toplanıp sürekli atılıyor. Fabrika müdürü Orhan efendi içeride “namaz kılan, oruç tutan avlama timleri” kuruyor. İşçilere kapılardan girip çıkarken sürekli “namaz kılıyor musun, oruçlu musun, cuma namazına mı gittin” gibi sorular soruluyor...


Sevgili dostlar, olayın daha “korkunç” detayları var ama bu kadarı da YETER ! Burası Türkiye, o insanlar da “ekmekleri için” o fabrika da çalışmak zorunda olan Türk vatandaşları. O işçiler Türkiye Cumhuriyeti Devleti anayasası ve gücünün koruması altındalar ve “dört duvar arasında” TOYOTA’nın veya “Orhan efendinin” esiri değiller ! Bu noktadan sonra Japonlar şöyle demiş, böyle demiş gibi bir sürü hikaye anlatılacak, anlatılmaya başlanmış...


Japonları severim, Türkiye ile iş yapmalarını da vatandaş olarak tercih ederim. AMA BU ŞEKİLDE BU EZİYET DEVAM EDEMEZ ! Ben bir Türk vatandaşıyım ve Japonların “efendilere” ceza vermesini beklemeden kendi adaletimi sağlayacağım; bugünden sonra asla TOYOTA almayacağım, olanları satacağım, yakınımda kim varsa da satması için uğraşacağım. Buradan bütün Türkiye’ye de aynı çağrıyı yapıyorum; benim ülkemde, benim dinime hakaret edecek, benim insanıma işkence edecek adamın anlını karışlarım ! Bundan sonra görelim bakalım el mi yaman, bey mi yaman ! ALMAYIN, ALDIRMAYIN !


Not : Carrefor’da yaşananlar da farklı değil ! Bu ülkede “kendi topraklarında kendi dinini yaşayanları linç edecek şirketleri içine sindirenler varsa” buyursunlar Carrefour’dan alışveriş yapsınlar ! BEN YAPMAYACAĞIM, yakınımdakilere de YAPTIRMAYACAĞIM ! Fransa’da kilise yaptır, çocukları kiliseye gitsinler diye kampanya düzenleyerek teşvik et, benim ülkemde benim dinime hakaret et, aşağılamaya çalış ! Burası Fransız sömürgesi değil, olmadığını da göreceksiniz ! 

Yiğit Bulut - 30.07.2012 - Star Gazetesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder